12 Eylül 2011 Pazartesi

Eurobasket2011 Öncesi Sonrası ve Gelecekteki 12 Dev Adam


Eurobasket2011'e büyük hedeflerle gelmiştik. Bi kere son Dünya 2.si olarak katıldık turnuvaya ve Avrupa takımlarının arasında en iyi dereceyi elde etmiştik geçen sene. Hal böyle olunca millet olarak büyük beklentiler içinde turnuvayı bekledik bunda yapılan reklamlar ve oyuncular ile teknik ekibin görüşleri de etkiliydi.

Kötü bir hazırlık dönemi geçirdik aslında ki diğerlerinden farksızdı bence. Böyle olunca daha hazırlık maçlarında coach ve oyunculara ağır eleştirilerde bulunduk. Ufak gibi gelebilir ama bence şunun payı da fazla bu konuda. Önceki turnuvalar öncesi hazırlıklarda sadece Efes World Cup falan naklen yayınlanırdı. Bu sene ise en başından beri tüm maçlar canlı yayınlandı. Ve biz basketbolseverler de eksikleri daha net gördük. Belki bu eksikler önceden de oluyordu ama göz görmediğinden ve başarı da gelince üzerinde durmuyorduk. Dediğim gibi herşeyi baştan kötü görünce eleştirilerde erken alev aldı , bence bu da az da olsa etkiledi diye düşünüyorum.

Gelelim şampiyonaya. Portekiz maçı ile güzel bir giriş yaptık. Rakip zayıftı bizde fena oynamadık ve galibiyetle başladık. İkinci maç Britanya idi. Britanya , Portekiz'e nazaran daha iyi oyunculara sahip bir takımdı . Onları daha rahat geçtik. 2de 2 yaparak Litvanya maçına çıktık. 35 dakika önde götürdüğümüz maçı son çeyreğin sonlarında basit hatalarla verdik. Sağlık olsun deyip Polonya maçına çıktık. Kötü bir oyun , kötü bir hakem triosu ve sonunda kötü bir mağlubiyet. Son İspanya maçına elenmiş halde bile çıkma ihtimalimiz varken Britanya imdada yetişti bizde Pau Gasol'den yoksun İspanya'yı geçerek 2. tura adımızı yazdırdık. Turnuva başlamadan hedefimiz en az 1 galibiyet taşıyabilmekti üst tura bunu başararak 2. tura çıktık.

2.Turda ilk rakip Fransa'ydı. Bence bu maçı alabilseydik herşey daha farklı olabilirdi. En azından kaderimizi Sırplara bırakmak zorunda kalmazdık. Maçın sonunu yine oynayamadık. Faul hakkı dolmuş rakibin üzerine gitmeyi değil geriye çekilerek fizandan şutlar denedik. Uğraşmadık yani ,tembellik ağır bastı bir nevi. 3 sayı yüzdemiz yine yerlerde aynı şekilde faul yüzdemizde. Hal böyle olunca içeriyi de zorlamayınca mağlubiyet kaçınılmaz oldu.

Fransa'ya kaybettikten sonra Almanya maçını kazansak ta kaybetsek te finali Sırbistan ile yapacaktık. Almanya maçına hızlı girdik maçın başında şutlarımız girdi farkı açtık. Lakin hastalığımız yine tuttu . İlk yarı 23 sayıda tuttuğumuz Almanya'dan ikinci yarı 50 sayı yedik. Üstelik ilk yarıda Nowiztki oyundayken yakaladığımız farkı açamayıp aksine inmesine izin verdik. Maç sonunda savunmada unutmamamız gereken adamları unutup extra 3 sayılık basketler yedik. Hücumda rakibin faul hakkı dolmuşken içeri zorlamayıp gereksiz şutlar denedik. 3 sayılık yüzdemiz sanki maksimumdaymış gibi sürekli 3 sayıyı zorladık. Hücumda artık oyuncular içeri dahi girmiyordu , çizgi gerisinde top çevirip 3lük atmaya çalışıyorduk. Maç sonu oynamayı bir türlü beceremiyorduk ve inadına tüm maçlarımız da son toplara kalıyordu. Kaderin kötü bir oyunuydu. Yoksa Orhun Ene'nin çizemediği yada çizipte oynatamadığı bir oyun muydu ?

Almanya'ya da kaybettik ve tek şansımız Sırbistan maçı kaldı. Sırbistan ne kadar iki maçını da kaybetse de zorlu bir maç olacaktı. Onlar da biz de kötü durumdaydık ve bu maç ilaç gibi gelecekti kazanana.Sırplar maça iyi başladı , biz devre sonunda biraz toparlandık , 3. çeyrekte yakaladık , son çeyrekte ise bitirici hamleyi yapamadık ve kaybettik. Lakin yine şut seçimleri ve faul atışlarına değinmeden geçemeyeceğim. Sırp maçında top kaybı sayımız 5 , ribaundlarda başabaş kalmayı başardık ama 13 serbest atış kaçırıp 3/17 3lük attığımız bir maçta sadece 1 sayıyla maç verdik. Üstelik maçın son 2 basketini Ender içeri girerek attı. Bunu önceki maçlarda ve Sırbistan maçının son hücumunda da yapsak belki de 3te3 yapıp çeyrek finale 2. sıradan çıkacaktık. Takımda bazı oyuncular hücumda ve savunmada tembel kalıyorlar. İçeri girmektense garip fadeawayleri tercih ediyorlar. İçeri girsek en kötü faul alıp çizgiye gideceğiz ne kadar kötü atsakta rakibin direnci azalacak savunmada ama yapmadık. Yapamadık değil bence yapmadık çünkü içeri girip penetre pas yapmak pick and roll oynamak biraz emek ister ter akıtmak ister. Takımın bir bölümünde bunu göremedim. Bu bir bölüme takımın 30+ isimleri de dahil. Biraz Ömer Onan'ı ayırabiliriz diğerlerinden .

Tüm maçlarda Emir ve Enes sahaya girince takımın başka bir havaya büründüğünü gördük ama ne hikmettir ki yorulunca kenara almasını bildiği Emir ve Enes'i skora ihtiyacımız olunca sahaya sürmeyi beceremedi kenar yönetimi. İçeri girip faul almamız gereken zamanlar oldu ama en iyi içeri girebilen oyuncumuz Emir kenardaydı. Sırtı dönük iyi eşleşme yakalamış ve maden gibi işleyen Enes kenara gidince geri sahaya giremiyordu.

Aklıma gelen bir başka sorun ise sorunlar antrenman şu bu değil psikolojik bir problem . Kafa olarak şu turnuvaya gelemeyen oyuncular var sahada ne kadar formaları olsa da. 2010'daki o ruh gitmiş kaybolmuş sanki. Kötü hücum ettiğimiz gibi maçın tamamında göstermemiz gereken mücadeleyi sadece belli zamanlarda görüyoruz. Ruhun gitmesindeki bir diğer sebep ise 2010'daki başarı bazılarını doyurmuş sanki . Takıma ağabeylik yapması beklenen adamlar hücumda tembellik edip paso şuta zorluyorlar.

Hep negatif taraflarını ele aldık şimdi gelelim bu şampiyonadan aldığımız iyi mesajlara. Emir ve Enes'in takıma böyle dahil olması çok güzel ve ileriye yönelik umut verici. Çünkü ikisi de ilk şampiyonalarını oynadılar. Emir , Hidayet'in yerini gayet dolduracak şekilde oynadı. Enes ise skorer uzun problemimize ilaç gibi gelecektir. Ömer Aşık'ın sakatlıktan böyle dönmesi ve büyük gelişimi sevindirici. Kerem Tunçeri'nin de emekliliğinin yakın olduğunu düşünürsek alttan Şafak Edge geliyor hiç korkmayalım bence. Dahası Doğuş ve Barış Ermiş'te bu takıma katılacaklardır ileride.( Kafasına saksı düşerse Hakan Demirel bile gelebilir ) İzzet'in havayı soluması iyi kullanması durumunda ileride iyi işler yapmasını sağlayacaktır.

Bundan sonrası için karamsar düşünmeye de gerek yok , çünkü güzel bir kadromuz var . Tanjevic için kaç şampiyona sabrettik hedef 2010 diyerek bence ne kadar bu şampiyonada sınıfta kalmış olsa da Orhun Ene'nin de arkasında durmalıyız. Güzel günler göreceğimize eminim ama sabır etmeyi bilmeliyiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder